Çerez Örnek

İzmir Fayı

İzmir körfezinin doğusunda yer alan ve körfezi güneyden morfolojik olarak sınırlandıran Doğu-Batı uzanımlı fay İzmir fayı olarak adlandırılmaktadır (Emre ve Barka, 2000). Faya ilişkin çalışmalar incelendiğinde fayın İzmir Fayı (İF) ya da İzmir Fay Zonu (İFZ) olarak adlandırıldığı görülmektedir. İzmir ve çevresinde farklı amaçlara yönelik olarak yapılan jeolojik çalışmalarda İzmir Fayı’ ndan söz edilmektedir (Kaya, 1979, 1981) fakat fay zonunun aktivitesine ilişkin ilk değerlendirmeler 2000 yılından sonra yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur (Emre ve Barka, 2000, Emre vd., 2005, Sözbilir vd., 2008). İzmir fayı, Güzelbahçe ile Pınarbaşı arasında yaklaşık 2-4 km genişliğinde ve 40 km uzunluğunda eğim atımlı normal bir faydır (Emre vd., 2005, Sozbilir vd., 2008, Uzel vd., 2012). İzmir körfezinde iç körfezin güney kısmı fayın kuzeyinde yer alan bir tektonik çukur olarak kabul edilir. Bu özelliğiyle iç körfez, Batı Anadolu açılmalı tektonik rejimi içerisinde şekillenmiş en büyük çöküntü havzalarından birini oluşturan Gediz graben sistemiyle benzerlik gösterir (Hakyemez vd., 1999). Gediz grabeninin batı ucundaki Kemalpaşa Fayının kuzey kolunun devamı niteliğindeki fay, doğuda Pınarbaşı’ ndan başlar ve Güzelbahçe’ ye kadar devam eder. Balçova jeotermal sahası bu fay sistemi üzerinde yer almaktadır. Ancak Balçova-Narlıdere' den batıya doğru fayın açık denizde devamına ilişkin herhangi bir araştırma bulunmamaktadır (Coskun vd., 2017). D-B uzanımlı olan İzmir Fayı iki segmentten oluşmaktadır. Batıda Güzelbahçe ile doğuda Konak arasında uzanan kesimi Balçova-Narlıdere segmenti, Konak ile Pınarbaşı arasında uzanan kesimi ise Pınarbaşı segmenti olarak isimlendirilmiştir (Şekil 1, Emre vd., 2005). MTA haritasında fayın Balçova-Narlıdere segmenti Holosen (diri fay), ve Pınarbaşı segmenti Kuvaterner fay (olası diri fay) olarak gösterilmiştir. İki segment arasında kalan kısımda (Konak-Üçkuyular arası) fayın deniz altından devam ettiği düşünülmektedir.

Aletsel dönem kayıtları incelendiğinde İzmir kent merkezi yakın çevresinde yoğun bir deprem aktivitesi olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, tarih boyunca İzmir fayında meydana gelen mikrodepremler fayın doğu kısmını oluşturan Pınarbaşı segmentinde yoğunlaşmaktadır (Akıncı vd., 2000). Sözbilir vd. (2008) fayın oblik kayma bileşenine sahip olduğunu ve Seferihisar Fay Zonu (SFZ) ile kinematik olarak bağlantılı olduğunu belirtmiştir. Drahor ve Berge (2017) IF’ ye bağlantılı ikincil fayları araştırdıkları çalışmalarında fayın Ilıca deresinin batısında birçok parçaya ayrıldığını göstermişlerdir. Çalışmada Yere Nüfuz Eden Radar (GPR), Elektrik Dirençli Tomografi (ERT) ve Sismik Kırılma Tomografisi (SRT) yöntemleri kullanılarak ana fayın genişliğinin 250 m olduğunu ve KD-GB yönünde uzandığı belirtilmiştir (Dragor ve Berge, 2017). İzmir Körfezi'nin tektonik bir çöküntü havzası olması ve bu havzaya akan nehirlerin getirdiği tortul kütleler nedeniyle zemin kalitesi açısından kalın ve sorunlu bir toprak yapısı oluşturduğu bilinmektedir. Bu yapı meydana gelen depremde zemin hareketini büyütmekte ve hasarları arttırmaktadır (Gok vd., 2014; Eyidoğan, 2020). 

İzmir fayının değerlendirildiği literatürdeki iki büyük çalışma İzmir Deprem Senaryosu ve Deprem Master Planı (IBBDMP, 1999) ve Emre vd., (2005) tarafından yapılan MTA raporu olarak ele alınabilir. Her iki çalışmada da İzmir fayı, İzmir metropolü için büyük bir deprem meydana getirebilecek diri faylar arasında gösterilmiştir. Fayın kent merkezindeki en kalabalık ve yoğun merkez ilçeler olan Konak, Balçova ve Narlıdere’ den geçiyor olması büyük bir depremin oluşturacağı maddi ve manevi hasarlar açısından risk oluşturmaktadır. Aşırı şehirleşme nedeniyle İzmir Fayı (İF) ve çevresinde da saha (arazi) çalışmalarının yapılamadığı her iki kaynakta da belirtilmiştir.


Ege Üniversitesi

EGE ÜNİVERSİTESİ